Bir Şehir Efsanesi?
Bir Şehir Efsanesi?
18 Eylül 2007 Salı 01:00:00

Bu yazımda, geçmiş yıllarda 2.ve 3. liglerde fırtına gibi esen, namağlup bir şekilde şampiyon olan, Türkiye liglerinde en fazla gol atıp, en az gol yiyen bir efsane takım ve bir efsane takımdan söz etmek istiyorum. İşte o dönemlerde Yalovaspor’lu futbolcular bu unvanı elde etmek, bu başarıyı yakalamak için önce inanmışlar, kenetlenmişlerdi.  Şüphesiz, Yalovaspor camiasında  efsane olmuş bir çok futbolcu vardır. Ancak içlerinden biri, en başarılı olduğu bir dönemde Yalovaspor ve futboldan ayrı kalmak zorunda kalmıştı. İşte bu köşe yazımda bizzat tanık olduğum bu olayı sizlere aktarmak istiyorum.

1987-1988 futbol sezonu. Yalovaspor, grubunda  Kilimli deplasmanına gidiyor.  İskele meydanında Yalova Belediye Otobüsü, taraftarları Zonguldak/Kilimli maçına götürmek üzere bekliyor. Maç Kilimli’de saat 14.00’te başlayacak.  Yalovaspor maçlarını, Gazeteci/ Taraftar olarak izliyorum.  Sabahın köründe bindiğim 35 kişilik belediye otobüsünde neredeyse 70 kişi varız. Öyle bir taraftar topluluğu var ki “ Ayakta gideriz, yine gideriz” diye tutturuyor. Sonra bir yönetici çıkıyor “ Arkadaşlar yolumuz çok uzun, koltuklara dönüşümlü oturacağız” diyor. Yöneticiler, taraftarlardan kopamıyor ve aynı otobüste yolculuk yapıyor, aynı havayı teneffüs ediyoruz.

 

Ve  6 saatlik uzun, yorucu ancak son derece keyif verici bir sohbet ortamında Kilimliye varıyoruz. Kilimli stadı, daha doğrusu toprak sahası tam anlamıyla bir mezbelelik. Tribün yok, maçı ayakta saha kenarında izliyoruz.Toprak saha tel örgülerle çevrilmiş ve saha içersinde toprakla karışık taş ve moloz parçaları da bulunuyor. 100 kadar taraftar, Kilimliyi inletiyoruz adeta.Kilimliler, maçı bırakmış, Yalovaspor taraftarlarını izliyorlar.

 

Yalovaspor, Kalede Senihi, Erdal, Cemal, Nejat, Bülent, Murat, Alper, İrfan, Cemil, Kadir, Vasıf, B.Murat ve İzzet’ten oluşuşan bir ekiple sahaya çıkıyor.. Maçın ikinci yarısında   “ Çaat” diye bir ses duyuluyor. Elimde fotoğraf makinesi yerde yatan kıvranan futbolcuya yöneliyorum. Yerde acılar içinde kıvranan Yalovasporlu Cemil. Ayağa kalkmaya çalışıyor ama tekrar düşüyor. Bu birkaç kez tekrarlanıyor. Sonra anlaşılıyor ki Cemil’in ayağı kırılmış. Saha da sağlık görevlisi yada ambulans gözükmüyor.  İnanın, saha kenarında olmama karşın  Cemil’in kırılan ayak sesini onlarca metre uzaklıktan dahi duydum. Yalovasporlu Cemil, kırılan ayağını değil, Yalovasporu düşünüyor.Oynamak için ısrar ediyor ama ayakta durmakta da zorluk çekiyor.Ve nihayet çağrılan bir ambulans Cemil’i hastaneye kaldırıyor. Maç bitiminde Taraftar, yönetici ve futbolcular toplanıyoruz. Hiçbir taraftar, yönetici ve futbolcu arkadaşları Cemil’i almadan yola çıkmak istemiyor. Bir süre bekliyoruz. Ancak durumun vahim olduğu ve Cemil’in futbol hayatının işte bu maçta sona erdiğini öğrendiğimizde  gece karanlığında Yalova’ya dönünceye kadar belediye otobüsünde sessizlik halen hüküm sürüyordu. İşte o futbolcu bugünün Yalovaspor Genel Kaptanı Cemil Bilgin’dir.

 

O yıllar, gerçekten unutulmaz dönemlerdi. İşte Yalovaspor’u başarıdan başarıya koşturan, sevgi, inanç, paylaşım, dostluk ve dayanışmaydı. Bugün baktığımızda Yalovaspor’da bu unsurları görmek pek mümkün değil. İşte bu nedenle Yalovaspor, son birkaç sezondur çok basit nedenlerden ötürü bir üst gruba çıkma başarısını gösteremedi. Ancak, en olmayacak olanı yaptı ve geçen sezonlarda şampiyonluğu bir başka takımlara hediye etti.

 

Peki neden? İşte bu sorunun yanıtı da  yukarıda vurguladım gibi, inanç ve sevgi yoksunluğudur…

 

Bugün Yalova Spor’da olan teknik alt yapı ve olanak, sosyal tesisler 1. lig takımlarında yok.

 

Peki neydi eksiklik olan ?

 

Galiba, Cemil Bilgin gibi ölesiye takıma bağlı kalma tutkusunun olmaması.

 
 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!