Babalar Günü

İlkokul Mezunuydu Hidayet…
Yalova Caddelerinde onurlu ve başı dik dolaşıyordu sürekli…
Hani deyim yerindeyse taşı sıksa suyunu çıkartacak kadar güçlü hissediyordu kendini…
İşte o yıllarda, bu deyime uygun işçi arıyordu Almanya Hükümeti.
Bir grup arkadaşı ile bir araya gelerek, Yalova’dan, Almanya’ya işçi olarak yazılmaya karar verdiler.
Başvuruları nihayet kabul edilmişti.

Ellerinde tahta bavullar, küçük bir azık torbasıyla Yalova İskelesinden kalkan Vapura binip yola koyuldular.Sirkeci Tren istasyonunda diğer arkadaşlarıyla buluştuklarında Takvimler 1961 yılı Ekim ayını gösteriyordu. Burada beyaz önlüklü onlarca kişi; ellerinde tahta bavulla tren istasyonuna gelenleri, tek tek kontrol ediyorlardı…

Hepsi Ürkek,
Korkak,
Çekimser…
Yol bilmez, dil bilmezlerdi…

Verilen talimatları harfiyen uyguluyorlardı. Ve nihayet, 50 Saatlik tren yolculuğu sonrasında 26 Ekim 1961 yılında Köln Tren İstasyonu’nun peronuna inmişlerdi.Onlar, Ellerinde tahta bavullarla Almanya’ya ayak basan ilk Türk işçilerdi. Sayıları ise onbinlerceydi…

Yıllarca, tempolu iş hayatına ve ağır çalışma koşullarına bağlı olarak en ağır işlerde çalışıyorlardı. Her yıl bir ay senelik izine gelir, bu günlerini ailesiyle birlikte geçirirdi. İzinde olduğu bir gün 1967 yılında Yalova  7.2 şiddetinde bir depremle tanışmıştı. Bir zamanların Çayır Sokak olarak adlandırılan Dere Mahallesinde dere kenarında bulunan tek katlı evinin, depremle birlikte dere sularının evinin içerisine girdiğini görür.  Yeni bir ev yapmak için tüm birikimlerini seferber eder.Almanya’ya döndüğünde bir iş yetmez ona, gündüz Ford Fabrikasında, geceleri ise bir başka işte çalışmaya başlar…

1971 Yılında Türkiye’ye kesin dönüş yapar..
İlk kez büyük oğlu Faruk'un doğum gününü 11 yaşındayken 6 Mayıs 1971 yılında kutlar.
Karamürsel caddesinin ünlü pastacısı Arnavut Hamza’dan aldığı pasta, tulumba tatlısı ve Çamlıca gazozuyla…

Bir yıl sonra ise yine aynı gün geldiğinde eve bu kez üzüntülü bir şekilde girer...
Büyük oğlu sorar “Nerede pasta baba diye?” Baba cevap verir: “ Ne pastası bugün gençler asıldı darağacında?”

İşte o doğum günü bir daha kutlanmaz o evde…

Yalova’nın ekmeğinin meşhur olduğu dönemde bir ekmek fırınında işe başlar ve küçük bir kamyonetle bakkallara ekmek dağıtır Hidayet…

Ekmeklerin bozulmaya başladığı dönemlerde de işsiz kalır…
Bir at ve araba temin ederek at arabacılığına başlar…
Küçük oğlu Fevzi, o yıllarda Yalova lisesinden mezun olup ODTÜ’ni kazanınca dünyalar onun olur…
Çalışmalıyım, çalışmalıyım ki, oğlum okusun  el ülkelerde benim gibi işçilik yapmasın “ der…

Neredeyse gün boyu Yalova’nın yükünü omuzlarında taşır yıllarca…
Takvimler 18 Mayıs 1994 yılını gösterdiğinde Kurban Bayramı arifesinde “Yarın üç bayram var. Çocuklar ve torunlarla hep bir arada olacağız” diyerek doğruca kurban pazarına gidip bir kurban alır Hidayet…

Kurbanı kaldırıp At arabasına koyduğu an, öylece kalakalır. Önce kurban yere düşer, sonra da kendisi…
Ambulans geldiğinde Kalp krizinden öldüğü söylenir.

 İşte 0 Benim Babam Hidayet Kırtay'dı. Defnetmiştik, Kurban Bayramının ilk günü 59 yaşındaki Sevgili Babamı...

Şimdi yeni bir "Babalar Gününe" giriyoruz…
Tam 27 yıl olmuş Baba…
Biliyormusun?
Seni çok özlüyor, arıyoruz baba…

Bir de Baba…
Tıpkı senin yıllar önce yaptığın gibi….
Sana layık evlatlar olmak için…
Yalova Caddelerinde onurlu ve başı dik dolaşıyoruz...….

2 Yorum

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!