KOÇAL İMZA GÜNÜNDE OKURLARLA BULUŞTU

Yalova’nın eski belediye başkanlarından Yakup Bilgin Koçal, hem bireysel hafızasını hem de kentin sosyoekonomik dönüşümünü harmanladığı “Kapitalizmin Kıyısında Bir Şehrin Hikâyesi” adlı kitabıyla, Yalova’ya dair son sözünü söyledi. Yalova eski belediye başkanı Yakup Bilgin Koçal, 8. kitabı ‘Kapitalizmin Kıyısında Bir Şehrin Hikâyesi’ için düzenlenen imza gününde okurlarıyla bir araya geldi. Yalova Kent Müzesi’nde gerçekleştirilen etkinlik, Yalovalı edebiyatseverler ve şehir tarihine ilgi duyanlar tarafından yoğun ilgi gördü.

YALOVA’NIN BELLEĞİNE IŞIK TUTUYOR

Şehrin sosyal, kültürel ve ekonomik dönüşümünü detaylı şekilde ele alan kitabıyla Koçal, Yalova’nın belleğine bir kez daha ışık tutmayı amaçlıyor. Kapitalist sistemin etkisinde değişen kent yapılarının izini süren eserde, Yalova’nın geçmişten bugüne geçirdiği dönüşüm çarpıcı örneklerle anlatılıyor. İmza gününe, Yalova siyasetinden ve bürokrasisinden birçok önemli isim de katıldı. Koçal, kitaplarını imzalarken okuyucularıyla birebir sohbet etme fırsatı da buldu.

KOÇAL, KİTABINI ANLATTI

İmza öncesi bir konuşma yapan Koçal, kitabını şöyle anlattı: “Bu kitabın önce bir ön kabulü var. O da şu: Hayat ve tarih nasıl akıyor? Bunu bir ön kabul olarak ortaya koydum. Hayat, insan için, toplum için, şehir için karşılaşmalardan ibarettir. O karşılaşmalardaki güç dengelerine göre etkileşimler, insanların ve tarihin yönünü belirler. Genel kabulüm bu. Kitabın başlangıcında bu düşünceyi temellendirmeye çalıştım. Hangi bilimsel dayanaklarla bu kabulün mantıklı olduğunu izah etmeye gayret ettim. Peki, bunu niye yaptım? Sebebi şu: Bizler insan olarak ve bizim özelimizde de Yalova olarak, karşılaşmaların etkileşiminden mesafe almaya başladık. Bu karşılaşmalardaki yüzlerce, binlerce güç unsuru içinde en etkin olanı, en çok şekil vereni ön plana çıkıyor. Benim ikinci kabulüm de şu: Toplumumuz genelinde yaklaşık 200 yıldır, Yalova özelinde özellikle 150 yıldır en etkin gücün kapitalizm olduğu. Elbette kapitalizm tek başına bir belirleyici değil ama çok şekil verici, çok etkin bir unsur. Kitabın ikinci bölümünde de bu kapitalizmin ne olduğunu; ticaretten farkını, etkin olan unsurlarını ortaya koymaya, bunları temellendirmeye çalıştım. Bu sistem aşılabilir mi? Bu soruya da cevap aradım. Kitabın üçüncü kısmında ise Yalova’nın bu etkileşimden nasıl şekillendiğini anlatmaya çalıştım. Açıkçası, bu kitabı yazmaya başlamadan önce bu boyutta olduğunu ben de bilmiyordum. Osmanlı’nın kapitalizmle etkileşimi, en belirgin biçimde 1856’da çıkan özel mülkiyet yasasıyla başlamış. Bu yasadan sonra Yalova’nın neredeyse yüzde 70’ine sahip olan iki büyük toprak ağası varmış: Biri bir Ermeni kadın, diğeri ise bir İtalyan. Yaklaşık 40-50 yıl boyunca bu ikisinin ağalığı Yalova’da egemen olmuş. Hatta o İtalyan ailenin soyadı da İtalyanca “Baltacı.” Yani bugün Baltacı olarak bildiğimiz semtin ismi de oradan geliyor. Osmanlı’nın son döneminde bu düzen son bulmuş ve Cumhuriyetle beraber, kapitalizmin Yalova’yla olan etkileşimini dört döneme ayırarak inceledim. Bu dört dönemin en belirgin özelliklerini şöyle tanımladım ve kitabın içinde detaylandırdım: Birinci dönem, Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte, hem Türkiye’deki bağımsızlık mücadelesinin hem de Yalova’daki sembolik öneminin öne çıktığı bir dönemdir. İkinci dönem, 1953’te Karamürsel’de kurulan Amerikan üssünün, özellikle Yalova’nın kültürel hayatında belirleyici bir rol oynadığı dönemdir. Bu etkileri çeşitli okumalarla anlatmaya çalıştım. Üçüncü dönem, 1971 yılında kurulan AKSA grubuna ait sanayi tesisleriyle birlikte, kapitalizmin üretim üzerinden şehirle nasıl bütünleştiğini ele aldığım bölümdür. Bu üç dönem; yani Cumhuriyet’in bağımsızlık dönemi, Amerikan üssünün etki dönemi ve Aksa fabrikasının sanayi üzerinden etkisi; Yalova’yı olumsuz değil, daha çok olumlu yönde etkilemiştir. Örneğin Aksa’da çalışmak o dönemde çok imtiyazlı bir işti. Çünkü yüksek ücretler verilirdi. Bunun sebepleri vardı, şimdi detayına girmeyeceğim ama o dönemler Yalova için daha sağlıklı dönemlerdi. Dördüncü dönem ise son 20-25 yıl. Bu dönem, Yalova’nın il olmasıyla paralel gibi gözükse de aslında doğrudan bağlantılı olmayan, benim “kapitalizmin Yalova’ya saldırısı” olarak tanımladığım bir dönemdir. En basit örneğiyle: Bugün Türkiye’de en hızlı nüfus artışı Yalova’da. Bu durum, bu kent için ciddi bir tehdit içeriyor. Bu tehdidi, tehlikeyi anlatmaya çalıştım. Ne yapılabilir? Ne yapmak gerekir? Bunun modellenmesi nasıl olabilir? Bu sorulara cevap aradım.”

‘BİR DAHA YALOVA İLE İLGİLİ KONUŞMAYACAĞIM’

“Bu kitap, bir son çığlık olarak kaleme alındı” diyen Koçal, “Geçen gün sosyal medyada da bir paylaşım yaptım. Orada da şöyle yazdım: “Bu, bir son çığlık. Ama Yalova’ya uzun yıllarını vermiş biri olarak, aynı zamanda bir veda. ”Neyin vedası? Yaş geldi, 70’e dayandı. Artık Yalova’yla, yerelle ilgili başka bir şey söylemeye tahammülüm kalmadı. Bu yüzden bir daha Yalova ile ilgili konuşmayacağım. Çünkü bu son çığlığı kitaba döktüm. İsteyen gereğini alır, isteyen hiç önemsemez. Bu benim için fark etmez. Bundan sonrası polemik olurdu, onun için artık susacağım. Tabii hayat devam ediyor, hayıflanacak bir hâlimiz yok. Ama bundan sonraki çalışmalarım eğer mümkün olursa daha genel, daha teorik konular üzerine olacak. Bu kitap, bir anlamda Türkiye’deki bütün şehirlere yol haritası göstereceğini umduğum, ümit ettiğim bir eser. Ama özellikle de Yalova’nın geleceğine dair; çocuklarımız, evlatlarımız, şehrimiz, sevdiğimiz mekânlar, insanlar için bir son çağrı, bir son çığlık olarak kaleme alındı” şeklinde konuştu.

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!